Bazen patlama sesleriyle sarsılır dağlar, bazen dozer homurtusuyla uyanır toprak. Ama kimi sessizlikler vardır ki tüm bu gürültülerin bile üzerine çöker: Bir halkın susturulması, bir doğanın yok sayılması gibi… Feraşîn Yaylası’nda bugün tam da böyle bir sessizlik yankılanıyor. Dinamitler kayaları parçalıyor, kazmalar toprağı yarıyor—fakat bütün bu seslerin altında, görmezden gelinen bir yaşamın ağır sessizliği var.
Bir Güzelliğin Sessizce Silinişi
Feraşîn… Kimine göre efsanelerin, kimine göre direniş öykülerinin diyarı. Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı bu yayla; endemik bitkileri, pınar gibi akan suları, başı dumanlı dağlarıyla tabiatın cömert davrandığı bir yer. Ama aynı zamanda toplumsal refleksleri, dayanışması ve gerektiğinde gösterdiği cesaretiyle de tanınır.
Bugün bu cennet parçası, ne yerel halkın izniyle ne de bilgisiyle yürütülen bir talanın kıyısında. Talan diyoruz; çünkü yaşanan, kalkınma değil—doğayı boğma, halkı uzaklaştırma, hafızayı silme operasyonudur.
Petrol Arama mı, Politik Bir Müdahale mi?
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) daha önce petrol bulunamayan Feraşîn’de yeni bir kuyu açıyor. Önceki sondaja 8 milyon TL harcandı; sonuç: sıfır petrol. Şimdi benzer bütçeyle yine kazma vuruluyor. Bilimsel temeli yok, verim beklentisi sıfır. Öyleyse soru nettir: Gerçekten petrol mü aranıyor, yoksa bölgeyi yaşanmaz kılmaya yönelik başka bir politika mı devrede?
Gizlenen ÇED Raporları, Susturulan Halk
Kazıların yürütüldüğü Meydan Zengil bölgesine ait kamuyla paylaşılmış bir ÇED raporu yok. Ne doğaya verilecek zararın kapsamı belli ne de şeffaf bir bilgi akışı var. En önemlisi, bölgede yaşayan halk sürece dâhil edilmiyor. Rızası olmadan yapılan her müdahale zorla el koymadır; üstelik bu yalnızca çevreyi değil, demokratik denetimi de tahrip eder.
Yayla Değil, Yaşam Boğuluyor
Feraşîn Yaylası bir coğrafyadan fazlası; yüzlerce ailenin yazları hayvancılıkla geçindiği bir yaşam biçimidir. Şimdi makineler su yollarını değiştiriyor, otlakları yok ediyor. Bitki örtüsü parçalanıyor, toprak kaymaları başlamış durumda. Sondaj atıkları içme suyuna karışıyor; hayvanlar otlayacak alan bulamıyor. Bu sadece bir kuyu değil, adım adım sessiz bir boğma harekâtı.
Petrol Yok, Hasar Çok
Önceki sondaj petrol getirmedi; geride kurumuş dereler, kesilmiş ağaçlar, çoraklaşmış otlaklar bıraktı. Doğanın kendini onarması yıllar alacak. Yeni kuyu da aynı kaderi paylaşacak gibi. Devlette 8 milyonluk fiyasko unutulur ama doğanın ve halkın hafızasında o yara açık kalır.
Ekonomik Görünümlü Politik Tasfiye
Verimsiz bölgelerde ısrarla sondaj yapılmasının nedeni ekonomik olamaz. Bu, yaylaları yaşanmaz kılıp halkı göçe zorlayan, bölgeyi “güvenlik” kılıfıyla denetim altına alan politik bir müdahaledir. Başka adı yok: ekolojik tasfiye.
Unutulmayan Toprak, Geri Dönen Hesap
Feraşîn, ekranlara birkaç saniye düşer; o saniyelerin ardında kuruyan dereler, delik deşik dağlar, yitip giden çocukluklar gizlidir. Kazılan her kuyu yalnız yerin altını delmez; bir halkın belleğini oyur. Ama toprak her şeyi hatırlar. Ve doğa, günü geldiğinde hem kendisi hem de susturulmuş insanlar adına o hesabı mutlaka sorar.