Feraşin’in boyun eğmez, dik başlı, karlı ve bulutlu dağlarının içinde onlarca köy vardır. Bu köylerden biri olan Pirdoda köyünde doğdum. Köylerde elektrik yoktu; evler taş ve topraktan yapılırdı. İnsanların ve hayvanların barınakları arasında taştan bir duvar bulunurdu. Ahırlar evlere bitişik olurdu. Gündüzleri köy, insan sesleriyle dolardı: Bir taraftan hayvan sesleri, diğer taraftan insan kahkahaları, şakalaşmalar… Düğün ya da seyran olmadığı halde halaylar çeken, dengbêjî söyleyen erkek ve kadınlar, çocuk sesleri, su taşıyan kadınlar, çalışan insanlar… Köyümüz cıvıl cıvıl bir enerjiyle dolardı. Geceleri ise köye adeta bir hüzün, bir esrar çökerdi. Gözün alabildiğine karanlık ve sessizlik hâkim olurdu. Evin duvarına bitişik ahırdaki hayvanların sesleri bile tuhaf gelirdi. Rahmetli ninem Nıhari ve diğer kadınlar, bize geceleri dışarı çıkmamamızı tembih ederdi; zira dışarıda türlü türlü varlıkların ve gizemlerin olduğunu anlatırlardı. Hep zihnimde bir yerlerde, bu anlatılan mitolojik hikâyelerin gizli bir kapısı vardı. Bir gün bu kapıyı aralamaya ve araştırmaya karar verdim. Dağların kucağında yaşayan bir halk olarak Kürtlerin efsaneleri, sadece masal değil; tarih, inanç ve gökyüzüyle kurulan bir köprü gibidir. Gelin, bu köprüyü birlikte inceleyelim ve bu bilinmezliklerin bizim için anlattıklarını keşfedelim.
Şahmaran: Bilgelik Arayışının Tarihsel Yankısı
Şahmaran, Kürt coğrafyasında öylesine yaygındır ki, bu efsanenin kökleri Sümer, Med, Pers ve hatta Anadolu anlatılarına kadar uzanır. Kürt halkında Camşad adlı genç adamın yeraltı mağarasında yılanlarla birlikte yaşaması ve sonunda bu bilgeliğin peşinden ölüme gitmesi, hem bireysel bir dönüşüm hem de toplumsal bir hikâyedir. Geleneksel Kürt tıbbı, otları bilme ve tanıma sanatı gibi temalarla iç içe geçer. Şahmaran’ın bilgeliği hâlâ halılarda, motiflerde ve halk hikâyelerinde yaşar; bir yandan suçlanmış, bir yandan direniş simgesi haline gelmiştir.
Duzgin Bawo: Doğa, Dağ ve İnanç
Munzur sıradağlarından yükselen efsanelerde, Duzgin Bawo doğayla iç içe geçmiş kutsal bir figürdür. Dersim bölgesinde yaşayan Alevi Kürtler için o, hem ermiş hem de adalet sembolüdür. Rivayete göre, dağın doruğunda ürpermiş bir çobanın duasını kırmayıp kurak toprağı canlandırabilmiş biridir. Zerdüşt mitolojisindeki Mithra’nın “güneş, söz ve bereket tanrısı” imgesiyle örtüşen bu figür, Kürtlerin doğayla tarihsel bağını gösterir.
Tawusê Melek: Işığın ve Yedi Bilinmeyenin Sembolü
Ezidi inancının merkezinde duran Tawusê Melek (Tavus Kuşu Meleği), evrenin düzenini temsil eder. Kürt Ezidiler için bu figür, hem yaratılışın hem de ilahi bilginin bekçisidir. Renkli tüyleriyle göksel ışığı temsil eden Tawusê Melek, binlerce yıldır Kürtlerin ritüellerinde ve kutsal alanlarında varlığını sürdürür. Zaman içinde bazı dış anlatımlarda şeytanlaştırılmış olsa da, halkın inancında hep bir manevi rehber olarak kalmıştır.
Rehş (Rehşan): Geyik Boynuzlu, Kanatlı At
Kürt efsanelerinin az bilinen ama en büyüleyici figürlerinden biri Rehş ya da Rehşan’dır. Bu varlık; atın zarafetine, geyiğin kudretli boynuzlarına ve kartalın kanatlarına sahiptir. Rivayetlerde kahraman savaşçıların dostu ve gökler ile yer arasında yolculuk yapan bir yoldaş olarak anlatılır. Savaşta sahibini korur, barışta onu göğe taşır. Kanatlarıyla yıldızların ötesine uçtuğu söylenir. Kim bilir, belki de bu hikâyeler, Kürtlerin eski çağlardan beri gökyüzüne duyduğu hayranlığın ve “göksel varlıklar” ile kurduğu bağın sembolüdür.
Gecenin Gölgeleri: Kürtçe-Türkçe Karabasan Varlıkları
Kürt köylerinde anlatılan karanlık varlıkların yerel isimleri oldukça net tanımlanmıştır:
- Elqedıl u Hınava (Alkarası): Kadın formunda olup uyuyan kişinin göğsüne çöken, boğan ya da çocukları kaçıran varlıktır.
- Reşê Şevê (Kara Gölge): Halk arasında gece başıboş dolaşan ve aldığı insanı bir daha getirmeyen varlıktır.
- Kapus: Uyku felcindeki görünmez bir tür gölge veya ağırlıktır.
- Pira Mirovxwêr: İnsan yiyen cadı figürü; Anadolu’daki Baba Yaga efsanesiyle karşılaştırılır.
- Simerx: Kürt efsanelerindeki devasa kuş. Anka veya Simurg gibi kültürel motiflerle örtüşür.
Bu varlıklar, Kürt köylerinde gece anlatılarında geçen karanlık korkuları temsil eder. Uyku felci yaşayan kişi, “Kapus” ya da “Alkarası” korkusuyla uyanır. Bu motifler, dünyanın birçok yerinde benzer şekillerde karşımıza çıkar: Kuzey Avrupa’da “mare”, Orta Asya’da “al karısı”… İnsanlığın ortak bilinçaltı korkularına işaret eder.
Uzay mı, Ruh mu? Gökyüzünden Gelen Hikâyeler
Kürt mitolojilerinde gökyüzü hikâyeleri sadece masal değildir. Gökte görülen ışıklar ya da yıldız kaymaları, eski zamanlarda “gökten gelen haberciler” olarak yorumlanmıştır. Özellikle Sümerlerden beri, Göbekli Tepe gibi kutsal alanlarda Sirius gibi yıldızlara özel önem verildiği düşünülür. Bazı anlatılarda, gecenin bir vakti dağın yamacına konan ışık toplarından söz edilir. Kimine göre bunlar cinlerin ateşidir, kimine göre ise başka dünyalardan gelen ziyaretçilerin işaretleridir. Belki de köylünün “Reşê Şevê” dediği varlık ile modern çağın “uzaylı kaçırması” hikâyeleri aynı bilinmezlikten besleniyordur.
Mitoloji ve Tarih: Kürt Bilincindeki İç İçe Geçiş
Kürt efsanelerinde inanç, doğa, tarih ve gökyüzü birbiriyle iç içe geçmiştir. Bu varlıklar yalnızca halk hikâyeleri değildir; aynı zamanda köyün belleğinde, yılda bir kez kutlanan ritüellerde, kutsal günlerde ve dağların eteklerinde yankılanır. Şahmaran, Duzgin Bawo, Tawusê Melek ve Rehşan; ne zaman bir dağın eteğinde anlatılsa, geçmişin izlerini bugüne taşır. Yalnızca Feraşin köylerinde değil; Botan, Serhat, Garzan, Dersim, Amed ve neredeyse Kürdistan’ın her yerinde bu mitolojik hikâyelerin izleri vardır. Takdire şayan olan, okuma yazma imkânından yoksun bırakılmış bu halkın, kültürünü, dilini, tarihini koruduğu gibi mitolojik gizem, hikâye ve efsanelerini de sözlü anlatımlarla bugüne kadar taşımış olmasıdır.
Son Düşünce: Kürt Mitolojisi Evrensel Bir Ağdır
Bu efsaneleri okurken akılda tutulmalı ki her biri ne tamamen yereldir ne de tamamen yabancı. İnsanlığın ortak sorularıyla dokunmuş, görünmeyen dünyalarla bağ kurmuş figürlerdir. Uyku felcinde boğan gölge, göğe uçan kanatlı at, doğanın enerjisini taşıyan dağ ermişi, göklerin ışığıyla konmuş renkli melek… Hepsi modern insan gibi sorar: Biz kimiz? Nereden geldik? Gözle görünmeyenin arkasındaki hikâyeye nasıl bakabiliriz?
Kürt mitolojisi, kökenleri kadim olan bu sorulara kendi özgün tonuyla cevap veriyor. Ve bu cevaplar, yalnızca Kürtlerin değil, insanlığın hafızasında yankı buluyor.