Değerli okuyucular,
Yeni bir basın mecrasında yazı yazmak ve bunu belli periyotlarla sürdürmek, belli bir disiplin ve hazırlık gerektiriyor. Bu nedenle Bajar Haber Genel Yayın Yönetmenimiz Arif Aslan’ın davetine uzun süredir icabet edememiştim. Umarım bu ilk yazıyla birlikte, bu mecrada hem siz değerli okurlarımıza hem de Bajar Haber emektarlarına karşı mahcup olmayız.
Bajar Haber için hazırlayacağımız dosya ve köşe yazıları, Van kentinin özgün sorunlarına ve bu sorunlara dair çözüm önerilerine odaklanacaktır. Bu sorunların tarihsel, coğrafi ve bölgesel/küresel siyasetten etkilenme biçimi; özellikle de Kürdistan meselesiyle olan bağı, temel çerçevemizi oluşturacaktır. Güncel meselelere değineceğiz; fakat tarihsel arka planlarını ihmal etmeden.
“Van Raporu” başlıklı yazılarımıza isterseniz önce bir Van tarifi ve güncel gündemiyle başlayalım.
Van, mevcut durumda işsizlikte Türkiye birincisi; kişi başına düşen gelirde ise son sıralardaki illerden biridir. Yoksulluk ve göçün etkisiyle “imar” edilen kentimizde, başta eğitim, sağlık ve belediye hizmetleri olmak üzere, neredeyse aksamayan bir kamu hizmeti kalmamıştır. Trafik, ulaşım ve çevre yolu, 18. Madde gibi konularda her Vanlı yurttaş adeta birer uzmandır; ancak bu sorunlar en az 15 yıldır çözüm beklemektedir.
Van’ın “oto sorunları” olarak; oto-yol, oto-park, oto-gar ve oto-sanayi altyapısı gibi başlıklar otomatik olarak sıralanabilir. Kentte bir yol üzerindeki basit bir kavşak inşaatı bile çoğu zaman yeni bir “oto-sorun” üretmeden tamamlanamamaktadır.
2016’dan bu yana kayyum uygulamalarıyla halkın denetimine kapatılan belediyeler, kamu hizmetlerini yerel talepler doğrultusunda sunamaz hale gelmiştir. Su faturalarının yüksekliği, kirli su şebekesi, kanalizasyon ve arıtma altyapısının yetersizliği; Van Gölü’nün hızla kirletilmesi ve sahil bandındaki kaçak yapılaşma, çöp ve geri dönüşüm sorunları, “yeşil alansızlık” gibi meseleler bir “belediyesizlik” haline işaret etmektedir. Van Büyükşehir Belediyesi’nin, neredeyse 10 yıla yaklaşan bir süredir yasadışı olarak halk iradesi dışında yönetilmesi, bir metropol nüfusunu barındıran kentte yıllarca sürecek derin yapısal sorunlara neden olmuştur.
Van’da ayrıca önemli bir “kimlik notu” da “depreme hazırlıksız kent” ifadesidir. Riskli yapı stokuna ilişkin güncel ve şeffaf veriler bulunmamaktadır. 2011 depreminin üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen, yıkılması gereken birçok bina hâlâ yerinde durmaktadır. Özellikle mevcut Valilik binası gibi birçok yapının yıkım kararı bulunduğu, ancak bu kararların uygulanmadığı kamuoyunda sıkça dile getirilmektedir. Valilik binası bu durumda ise varın siz gerisini düşünün artık! Öte yandan Van Gölü sahili, kaçak yapılar zinciriyle dolmuş durumdadır. Bu konuda mevzuat ve yasalar askıdadır.
Van’ın bir diğer haftalık gündemi ise “araştırmasız” hastaneler sorunudur. Yetersiz sağlık personeli, doktor ve ekipman eksikliği; randevu krizleri; kent merkezinde ikinci basamak sağlık kuruluşu yetersizliği gibi sorunlar yıllardır gündemde olmasına rağmen hâlâ çözüm üretilmemektedir. Bu nedenle Vanlılar, tedavi arayışıyla binlerce kilometre yol gitmek zorunda kalmaktadır. Şanslı ve maddi gücü olan az sayıdaki kişi uçak bulabilirse başka illerde tedavi şansı elde etmektedir. Bu yüzden Van’da sık sık bir sosyal medya başlığı olarak #VanUçamıyor gündeme gelmektedir.
Van’da havalimanı ve uçuş seferi eksikliği yalnızca sağlık hakkı ihlali yaratmamakta; aynı zamanda Van Gölü ve kültürel miras turizminin de gelişimini engellemektedir. Van ekonomisi sürekli can çekişmektedir. Sahil yolları, limanlar, stadyum, toplu taşıma sistemleri ve otogar inşaatlarının tamamlanmamış olması; Van’da hava, kara ve “deniz” ulaşımının güçlü bir ekonomik altyapı sunamamasına yol açmaktadır. Esnaf ve tüccarların kredi, borç, senet yükü bir sarmal halinde artmakta ama döngüyü kırabilecek destek mekanizmaları bir türlü kurulamamaktadır.
Diğer önemli gündemlerden biri ise sermaye rantı ve yurttaş bilinçsizliğinin etkisiyle ortaya çıkan ekolojik tahribattır. Göl kıyısındaki işgaller, sazlıkların yok edilmesi, artan kirlilik ve iklim değişikliği nedeniyle su kaynaklarının azalması, tarım alanlarının imara açılması, sulama kanallarının yetersizliği, plansız ve bilinçsiz yapılaşmalar; Van’ı geri dönüşü zor bir ekolojik tahribat sahnesine çevirmektedir.
Bu yazıda, daha çok sorun odaklı bir tarif yapmak zorunda kaldık. Maalesef burada sıraladığımız sorunlar Van’ın tamamı değildir. Ülke genelindeki hukuksuzluk ve yasak ikliminden; kayıtdışılık, sosyal güvencesizlik, kadına ve çocuğa yönelik suçların yaygınlığına; uyuşturucu kullanımının artışına, mülteci sorunlarına ve sınır kapısındaki belirsizliklere kadar onlarca konu eklenebilir.
Ancak sonraki yazılarda hem bu sorunları hem de çözüm önerilerini detaylı biçimde ele alacağımız özgün yazılar kaleme almaya çalışacağız. Sizlerin de gündeme taşınmasını istediğiniz konular veya yazılara ilişkin görüş ve eleştirileriniz olursa, sinanok0665@gmail.com adresine iletebilirsiniz. Kentimizin dönüşümü salt belediye, bürokrasi ve devlet odaklı bir yaklaşıma bırakırsak sorun kaynağı zihniyetten çözüm beklemiş oluruz. Buralara yönelik talep, eleştiri olmasın demiyorum. Ama öncelikle kentlilik kültürünün, hemşeri aidiyetinin çağın ruhuna uygun bir dayanışma anlayışına evrilmesi gerekiyor. Bu noktada de ayrı ayrı hepimize birçok görev ve sorumluluk düşüyor. Şimdiden hepimize kolaylıklar diliyoruz.